Çekin İrade Dışında Sebeplerle Elden Çıkması
- Çekin keşidecinin elinde iken kaybolması
Çeki keşide eden ve imzalayan kişi çeki kaybetmişse, bu çek için öncelikle ödemeden men yoluna tercih etmelidir. Türk Ticaret Kanunu madde 757 uyarınca; MADDE 757-(1) İradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi, ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinden, muhatabın poliçeyi ödemekten men edilmesini isteyebilir. Ankara Ticaret Hukuk Avukatı Onur Yusuf Üregen ile ticaret mahkemesine bu talepte bulunabilirsiniz. (2) Mahkeme, ödemeyi men eden kararında muhataba, vadenin gelmesi üzerine poliçe bedelini tevdi etmeye izin verir ve tevdi yerini gösterir.
Mahkeme tarafından ödemenin menedilmesine ilişkin kararda muhataba, çek bedelinin ödenmesine izin verir ve ödeme yerini gösterir. Ödeme yasağı muhatap banka için verilmektedir. Çeki eline geçiren kişi şayet biliniyorsa mahkeme dava açan çek sahibine bu kişiden çeki geri almak adına iade davası açması için süre verir. Bu süre içerisinde geri alma davası açılmadığı takdirde mahkeme önceden vermiş olduğu ödeme yasağını kaldırır. Elden çıkan çek ttk maddde 761 gereğince verilen süre içerisinde mahkemeye sunulmaz ise çekin iptaline karar verilir.
- Çekin hamilin elinden irade dışı çıkması durumu
Çekin Ödemeden Men Talebi;
Bu durum meydana geldiğinde çekin ödemekten men edilmesi talep edilmelidir. Yine T.T.K. 757. madde uyarınca; MADDE 757-1 İradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi, ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinden, muhatabın poliçeyi ödemekten menedilmesini isteyebilir. Bu istem çekin kendin iradesi dışında elinden çıktığı ispat edebilecek kişi tarafından yapılabilir. Yine bu istem ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde yapılacaktır. Yani çekin ödemeden men edilmesi talebiyle açılacak davada yetkili mahkeme ödeme veya hamilin yerleşim yeri görevli mahkeme ise bu yerdeki asliye ticaret mahkemesidir. Dava hasımsız olarak açılır bu sebeple talep şeklinde değerlendirmek hukuki olarak daha doğru bir tanımlamadır. Çekin kimin elinde olduğu biliniyorsa bu kez iade davası açılmalıdır. Çekin zilyedi olmak tek başına yeterli değildir. Davayı açacak kişinin bankaya çeki ibraz edip bedelini tahsil edebilecek kişi olması gerekmektedir. Ödemeden men edilmesi isteminde uygulamada ihtiyati tedbir kararıyla ödemeden men istenebilmesi için 6100 sayılı HMK md 392 uyarınca istemde bulunan kişiden uygun bir teminat göstermesi talep edilmektedir. Çeki elinde zayi eden şahıs mesela hamil ödemenin men edilmesi isteminde bulunup daha sonra çekin iptali davası da açabilir ya da her ikisini birlikte de talep edebilecektir. Ödemeden men kararı son karar niteliğinde olmadığı için bu karar karşı temyiz yoluna başvurulamamaktadır.
Çekin Zayi Nedeniyle İade Davası Açılması;
II – Poliçeyi eline geçiren kişinin bilinmesi
MADDE 758-(1) Poliçeyi eline geçiren kişi bilindiği takdirde, mahkeme, dilekçe sahibine iade davası açması için uygun bir süre verir. (2) Dilekçe sahibi verilen süre içinde davayı açmazsa, mahkeme, muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırır.
IV- İade Davası
MADDE 763- (1) Elden çıkan poliçe mahkemeye sunulursa, mahkeme, iade davası açması için dilekçe sahibine uygun bir süre verir. Dilekçe sahibi bu süre içinde dava açmazsa, mahkeme, poliçeyi sunmuş olana geri verir ve muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırır.
Yukarıdaki maddeler uyarınca iade davası çeki eline geçiren kişi bilindiği takdirde mahkemece dilekçe sahibine verilen uygun süre içerisine madde 758 uyarınca açıldığı gibi ilan üzerine elden çıkan çek mahkemeye sunulursa mahkeme, iade savası açması için verdiği sürede de madde 763’e göre açılmaktadır.
Çekin zayi nedeniyle iade davası madde 758/2′ ye uygun sürede açılmaz ise mahkeme sadece mahatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırır. Ancak çekin zayi nedeniyle iade davası madde 763’e uygun olarak açılmazsa mahkeme hem çeki sunmuş olana geri verecek hem de muhatap hakkında ödeme yasağını kaldıracaktır.
Çeki zayi nedeniyle iade davası kabul edilirse; çekin zayi edene geri verilmesine karar verilir, çeki alan hamil muhatap bankaya başvurur ve çeki bedelini tahsil eder. Ancak banka daha önceden mahkeme kararı ile çek bedelini ödemişse, mahkeme kararında önceki ödeme yasağının kaldırılmış olması gerekmektedir.
Çekin zayi nedeniyle iade davası reddedilirse; çeki zayi eden davacının çekte hak sahibi olmadığı tespit edilir ve talep halinde önceden verilen ödeme yasağının da mahkemece kaldırılmasına karar verilebilir. Red kararının kesinleşmesi akabinde yeni çek hamili çek bedelini bankadan tahsil edebilir.
İade davasının kaybeden davacı çekin iptali için tekrar dava açamaz. Aynı durumlar istirdat (çekin iadesi) davası için de geçerlidir.
Çekin zayi nedeniyle iptal edilmesi davası açılması;
III – Poliçeyi eline geçirenin bilinmemesi
- Dilekçe sahibinin yükümlülükleri
MADDE 759- (1) Poliçeyi eline geçiren kişi bilinmiyorsa, poliçenin iptaline karar verilmesi istenebilir.
(2) İptal isteminde bulunan kişi, poliçe elinde iken zıyaa uğradığını inandırıcı bir şekilde gösteren delilleri
mahkemeye sağlamak ve senedin bir suretini ibraz etmek veya senedin esas içeriği hakkında bilgi vermekle yükümlüdür.
E) İptal kararı
I – Şartları
MADDE 651- (1) Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir.
(2) Kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi, senedin iptaline
karar verilmesini isteyebilir
Çekin iptal davası açmak için çekin yeniden elde edilmesinin imkansız olması gerekmektedir. Çek iptali davasında davacı zilyedi olduğu çekin iradesi dışında elinden çıktığını kanıtlamakla yükümlüdür. İspat etmek için davası her türlü delili kullanabilir, tanık da dinletebilir. Aynı zamanda çeki tahsil cirosuyla alan banka bu çeki kaybederse çekin iptali davası açabilmektedir.
Mahkeme çekin iptalini talep eden kişinin iddia ve gerekçelerini makul ve inandırıcı görürse, ilan verir ve bu ilanla çeki elinde bulunduran kişinin çeki getirmesi için belli bir süre verileceğini, çekin getirilmemesi halinde iptal edileceğini bildirir. Çekin getirilme süresi en az üç ay en çok 1 yıldır. Bu ilan 3 kez tekrarlanır ve ticaret sicil gazetesinde yayınlanır. Çekin iptaline karar verilmesi halinde, iptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da ileri sürebilir veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilir (T.T.K 652/1)
Çekin iptali davası ile ilgili yargıtay kararları
T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2001/1590
Karar No : 2001/3376
Tarih : 19.04.2001
ÖZET :
BANKANIN SORUMLULUĞU
ÇALINTI ÇEK
MUHATABIN ZARARDAN SORUMLU OLMASI
MÜTERAFİK KUSUR
KUSURSUZ SORUMLULUK
KAYIP VEYA ÇALINTI ÇEKİN BANKACA ÖDENMESİ
ÖZEN BORCU
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Davacı vekili, müvekkili kurumun İzmir Alsancak Dispanserine ait çalınan 50 yapraklı çek defterinin içinden 10 yaprak kopartılarak, her biri 19.500.000.- lira olarak dava dışı Ali Rıza A…lehine düzenlenip,14.8.1997 tarihinde davalının 10 ayrı şubesine ibrazı sonucu ödeme yapılarak müvekkilinin toplam 195.000.000.- lira zarara uğratıldığını, davalının sahte çekleri ödediği için TTK.nun 724.maddesi uyarınca sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, bu miktarın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili bankanın genelgesine göre 20 milyon liranın altındaki çeklerin teyidi yapılmadan provizyonsuz olarak ödendiği için imza ve mühür kontrolü yapılmadığını, ay sonunda ödeme yapan şubelerden gelen fişlerdeki bilgilerden şüphelenilmesi üzerine olayın müvekkilince ortaya çıkarılıp, davacıya bildirilmesinden sonra davacının diğer çek yapraklarının iptali için müvekkiline 16.9.1997 tarihinde başvurduğunu, dolayısıyla TTK.nun 724.maddesi uyarınca çek defterini iyi saklamamış olan davacı keşidecinin neden olduğu zarardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, kaybolan diğer çek yapraklarının 3.10.1997 günü davacı görevlisi muhasebeci Çetin`in çekmecesinde bulunduğu ve bu görevlinin yargılanarak çeklerin 3.kişilerin eline geçmesine neden olduğu için görevi ihmal suçundan mahkumiyet aldığı, çeklerdeki mühürlerin okunamadığı, çeklerin 3167 sayılı Kanuna aykırı olarak davacı tarafından iyi saklanmadığı ve çalındığının zamanında davalıya bildirilmediği, davalının banka genelgesine uygun olarak ödeme yaptığı, müterafik kusurundan söz edilemeyeceği gerekçeleri ile, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı,davacı vekili temyiz etmiştir.
KARAR :
Öğretiye ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TTK.nun 724.madesinde öngörülen sorumluluk, muhatap açısından kusursuz ve yasadan doğan bir sorumluluktur. Keşideci tamamen kusurlu fakat muhatap kusursuz ise muhatap sorumlu tutulamaz.Yani, tarafların hiçbirinin kusurlu olmadığı hallerde banka sahte veya tahrif edilmiş çeki ödemenin sorumluluğundan kurtulamaz. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir.Keşidecinin müterafik kusuru, TTK.nun 1.maddesinin atfı ve BK.nun 98.maddesinin yollamasıyla,BK.nun 44.maddesi uyarınca dikkate alınmalıdır.Karşılıklı kusur halinde,tarafların zarara kendi kusurları oranında katlanmaları gerekecektir. Bankanın adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeçeğini kanıtlaması gerekir. Birer güven kurumları olan bankalar, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu nedenle de hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Sahteciliğin inandırıcı olup olmadığı, iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı yasal unsurlar arasında sayılmamıştır. ( Geniş açıklama için bkz.HGK.nun 15.6.1994 gün ve E. 94/178,K.94/398 sayılı kararı ile Fırat Öztan,Kıymetli Evrak Hukuku,Ankara 1997,2.bası,sh.1110 vd. )
Somut olayda, davacı keşideci çeklerin çalınmasında ve çalındığının zamanında bildirilmemesinde kusurlu olduğu gibi, davalı banka da iç genelgelerde önlem olarak belirtilen inceleme ve araştırmaları yapmadan, ödeme yapmakla kusurludur. Genelgelerden birinde 20 milyonun altındaki meblağlar için provizyonsuz ödeme yapılabileceği belirtilmiş ise de diğer gerekli kontrollerin yapılmasına gerek olmadığına ilişkin bir açıklama içermeyen bu genelgeden aksi yönde sonuç çıkaran bilirkişinin bu görüşünde ve bu görüşü benimseyen mahkeme gerekçesinde isabet olmadığı gibi, iç genelge sadece bankanın kendisini bağlar ve sorumluluktan kurtulmaya bir neden olarak görülmesi mümkün değildir. Kaldı ki çekler hamiline değil emre yazılı olup, bankanın kontrol olanağı daha fazladır.
O halde mahkemece,başka bir bilirkişi ya da kurulu seçilerek,davacı müterafik kusurlu kabul edilip, kusur oranları tesbit ettirilmek ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yazılı gerekçelerle eksik inceleme sonucu davanın reddi,bozmayı gerekmiştir.
SONUÇ :
Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.4.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2008/11324
Karar No : 2010/1984
Tarih : 22.02.2010
ÖZET :
ZAYİ NEDENİYLE ÇEK İPTALİ
ÇEK İPTALİ KARARININ ORTADAN KALDIRILMASI
HUKUKİ TAVSİF
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Taraflar arasında görülen davada Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14.5.2008 tarih ve 2007/366-2008/146 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR :
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı Feridun K.’dan olan alacağı için ciro yoluyla temlik aldığı, davalının lehdarı bulunduğu 27.5.2006 keşide tarihli ve ( 6.000 ) YTL. meblağlı çeki, borcuna karşılık yine dava dışı Mustafa H.’ya verdiğini, Mustafa’nın ihtiyati tedbir kararı sebebiyle tahsil edemediği çeki, bedeli karşılığında müvekkiline iade ettiğini, müvekkilinin de çek ilgilileri aleyhine icra takibine giriştiğini, bu arada davalı Belgin’in gerçek durumu gizleyerek bu çeki iptal ettirdiğini, keşideci olan dava dışı Erol tarafından da müvekkili ve Belgin hakkında icra takibi dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti davası açıldığını ileri sürerek, müvekkilinin davaya konu çekin meşru hamili bulunduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, eda davası açılabilecek durumlarda tespit davası açmakta hukuki yararın bulunmadığı, somut uyuşmazlıkta da davacının meşru hamil olup olmadığının Erol tarafından açılan menfi tespit davasında tartışılıp değerlendirileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının davaya konu çekin meşru hamili bulunduğunun tespiti istemine dair olup davacı, hamili bulunduğu çek hakkında davalının önceden açtığı hasımsız davayla zayi iptal kararı aldığını, davalının gerçekte çek hamili bulunmadığını ve iptal kararının kendi hukukunu etkilediğini ileri sürerek işbu davayı açmıştır.
4.6.1958 tarih ve 1958/16-5 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere taraflarca ileriye sürülen iddia ve maddi olayların hukuki tavsifini yapmak mahkemeye ait olup, hakim olaya uyan ilgili yasa ve yasa maddelerini re’sen gözetmek, bulmak ve uygulamak zorundadır. Diğer bir deyişle maddi vakıaları bildirmek taraflara, hukuki tavsif ise hakime aittir. Somut uyuşmazlık yönünden ise davacı tarafça sunulan dilekçelerdeki ifadelerden, davacının amacının davalı tarafından alınan zayi iptal kararının ortadan kaldırılması olduğu anlaşılmaktadır.
Dairemizin 25.10.1993 gün ve 1993/519 E.- 6809 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, çeklerin kaybedilmesi sebebiyle açılan davada verilmiş bulunan iptal kararı bir ilam olmayıp tespit niteliğini taşımaktadır. Ayrıca bu karar hasımsız olarak tesis edilmiş bulunmaktadır. Bu itibarla iptal edilen çeklerin elinde bulunduğunu ve bunların gerçek hamili olduğunu ileri süren davacının iptale dair kararın ortadan kaldırılmasını istemesi mümkündür ( Batider, C. xvıı, S. 2, s. 127 ).
O halde mahkemece bu davaya yukarda açıklanan şekilde bakılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :
Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 22.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2009/13286
Karar No : 2011/5973
Tarih : 16.05.2011
ÖZET :
ZAYİ NEDENİYLE BONO İPTALİ İSTEMİ
YETKİLİ MAHKEME
BONODA KEŞİDE YERİ
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Hasımsız olarak görülen davada Erciş Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25.9.2009 tarih ve 2009/482-2009/564 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Alper Bostancı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR :
Davacı vekili, müvekkili banka şubesi tarafından tahsil cirosu ile alınan bononun protesto işlemleri için keşidecinin bulunduğu Erciş Şubesine gönderildiğini, protesto işleminin tamamlanmasının ardından bononun tekrar şubelerine gönderildiğini ancak posta zarfının içinden bono aslının çıkmadığını ileri sürerek, davaya konu bono hakkında ödemeden men ve iptal kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu olan çekin ödeme yerinin ve keşide edildiği hesabın Adana ilinde olduğu, yargılama yapma yetkisinin de Adana mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine dava dosyasının talep halinde Adana Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, zayi sebebiyle bono iptali istemine ilişkin olup mahkemece davaya konu çekin ödeme ve keşide yerinin Adana ili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmişse de, iptali istenen kambiyo senedinin çek değil bono vasfında bir kıymetli evrak olduğu iddia edilmiş olup davacı tarafça sunulan protesto kaydına göre keşide yerinin Erciş olduğu ve ödeme yerine ilişkin başkaca kayıt içermediği anlaşılmaktadır. Bu durumda T.T.K.’nun 689. maddesi ve Dairemiz yerleşik uygulaması gereğince keşidecinin adının yanında yer alan adresin ödeme yeri olduğu kabul edilerek, davanın esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :
Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 4743 Sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin B/4 bendi gereğince, Ziraat Bankası yargı harçlarından muaf olduğundan, harç alınmasına mahal olmadığına, 16.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
tamda aradığım konuydu çok teşekkür ederim
BeğenBeğen
Merhaba,
özel sorularınız mevcutsa bizimle iletişime geçebilirsiniz
BeğenBeğen